“Birey, tüm ilerlemeyi, maneviyatı ve değeri kendi öznel biçiminden tamamen nesnel bir yaşam biçimine dönüştürmek amacıyla elinden alınan şeylerin ve güçlerin muazzam organizasyonunun yalnızca bir dişlisi haline geldi.” – Georg Simmel –
2050 yılına kadar dünya 10 milyar insana ulaşacak ve bunların yüzde 70’i büyük şehirlerde yaşayacak. Küçük ve zaten yoğun bir ülke olan İsrail’in o zamana kadar daha da ciddi bir dönüşüm geçireceği tahmin ediliyor. Pandemiden önce bile geleceğe dair bu endişeler zaten vardı. Teknoloji devrimi insanların ofisi ve şehri geride bırakmasını sağladı. Göçebe olarak dünyanın herhangi bir yerinde kendilerini bir araya getirmelerine müsaade etti.
Kırsalı şehirden ayıran eşik nedir, geleceği nedir ve gerçekten bir seçeneğimiz var mı?
Anlık kontrolümüz dışındaki olayları anlamlandırmanın birçok yolu mevcut. En ikna edici açıklamalar, politika tartışmalarından teknolojik projeksiyonlara kadar uzanan gerçek dünya koşullarına uygulanabilen net bir anlatıma sahip gibi görünüyor. Bilim Kurgu türü ‘spekülatif kurgu’ olarak da tanımlanabilir ve ‘bilim’ ile bir alakasız bulunmaz. Daha ziyade yaşamın genel ilkeleri ve bunlarla ilişkili hayali sonuçlarla ilgilenir. Kurgu aracını anlamak, bir olguya ya da bir keşfe yanıt olarak spekülasyonda bulunmamızı sağlar. Ancak o zaman bunlar tartışılabilir veya parçalara ayrılabilir. Kamuya açık bir anlatı mutlak olarak değil, bir nevi hikâyenin başlangıç noktası olarak kabul edilmelidir. Bu sorunlardan herhangi biri için belirtilen ikilem, bağlam ya da neden nedir? Ve en önemlisi, bir sorunun formülasyonu önerilen çözümü nasıl belirler? Belki de geleceğimizi anlamanın en iyi yolu, gerçekliği çarpıtan, saptıran ve canlandıran anlatılardır.
Yönetmenler – David Gak Vassallo – Jeremie Mellul
Bezalel Sanat ve Tasarım Akademisi’nde mimarlık öğrencileri